İzlanda ile ilk tanışmam 2000’li yılların başında olmuştu. Bir medikal kongre için bir grup doktora eşlik etmiş ve sadece başkent Reykjavik ve çevresini görebilmiştim. Biraz içimde kalmıştı açıkçası… Sonra 2008 yılında sevgili Faruk Pekin'in "Burası senin ruhuna çok uygun bir destinasyon" diyerek bana pasladığı o ilk büyük turum, hayatımda unutulmaz bir iz bıraktı. Gerçekten de Faruk Hoca haklıydı: İzlanda'nın sessizliği, yalınlığı ve doğanın önünde eğilen o derin saygısı beni benden aldı. Gittikçe daha çok içime işleyen bu ülke, zamanla benim için bir coğrafyadan fazlası oldu; bir iç yolculuğa davet gibiydi.

Dostlar,

Yeryüzünde bazı yerler vardır ki, sanki dünyanın geri kalanından bağımsız bir ritimde nefes alır. İzlanda böyle bir yer. Volkanları, buzulları, lav tarlaları, şelaleleri, termal kaynakları ve neredeyse bilim kurgu sahnesini andıran manzaralarıyla insanın zamandan, alışılagelmiş gerçeklikten uzaklaştığı bir deneyim sunar gezgine.

Bu küçük yazıda, beni her defasında hem doğayla hem kendimle baş başa bırakan bu ülkeye gitmek için yedi güzel sebep sunmak istiyorum.

1. Reykjavik ve Akureyri: Kuzeyin Sessiz Şehirleri
İzlanda’nın başkenti Reykjavik, küçük ama canlı bir kültürle örülmüştür. Renkli evleri, sade ama zarif tasarımı ve edebiyatla iç içe geçmiş sokaklarıyla hem çağdaş hem de melankolik bir ruha sahiptir. Her gittiğimde “keşke daha fazla zamanım olsa” dediğim bir yerdir. Ülkenin kuzeyindeki Akureyri ise bir liman şehri olmasına rağmen neredeyse bir kasaba sakinliğindedir. Her iki şehir de büyük şehir karmaşasından uzak, yavaş akan bir yaşamın parçasıdır.

2. Volkanlar ve Buzullar Arasındaki Zengin Kontrast
Bir yanda aktif volkanlar, diğer yanda yüzbinlerce yıllık buzullar. Bu iki zıt gücün yan yana var oluşu İzlanda’yı benzersiz kılar. Vatnajökull buzulunun eteklerinden Eyjafjallajökull volkanına uzanan manzaralar, hem güzelliğin hem felaketin izlerini taşır.

3. Termal Havuzlar ve Doğal Spa Deneyimi
İzlanda’nın yer altından kaynayan suları, yeryüzünde adeta cennet havuzları yaratmıştır. Blue Lagoon ya da daha az bilinen Secret Lagoon gibi yerlerde, kar yağarken sıcak suya girmeninkeyfi tarif edilemez. Kar yağarken denemedim ama uzun bir uçak yolculuğuyla adaya ayak basarbasmaz ilk iş olarak Blue Lagoon’a gidip uçuşun elektriğini üzerimizden atmak gibisi yok!

4. Şelaleler Diyarı
İzlanda’da her yol sizi bir şelaleye götürür. Gullfoss’un gür sesi, Skógafoss’un sisle dans edendüşüşü, Dettifoss’un yürek ürperten vahşiliği… Her biri kendine has bir ritim ve atmosfer sunar.Hiçbiri bir diğerinin aynı değildir. Her birinin kendi karakteri vardır. Şelaleler yaşayanvarlıklardır. Yanlarına gittiğinizde adeta nefes alışlarını duyarsınız.

5. El Değmemiş Sessizlik
İzlanda’nın büyüsü sadece görsel değil; işitseldir de… Sessizlik burada somut bir şey gibidir. Kalabalıktan uzaklaşıp bir lav tarlasının ortasında yalnızca rüzgarın sesiyle baş başa kalmak, modern dünyanın karmaşasından bir kaçış gibidir. Taşların likenlerle kaplı kadifemsi görüntüsükimseyi yanıltmasın, altında kavrulmuş toprak yatmaktadır. Ve sessizdir. Çoook sessiz…

6. Sadelik ve İçe Dönüş Felsefesi
İzlanda, azın gücünü hatırlatır. Tasarımda, mimaride ve yaşam tarzında yalınlık hâkimdir. İnsan burada yalnız kalmaktan korkmaz; aksine yalnızlık, düşünmek ve yeniden merkezlenmek için bir fırsattır. Doğayla bu kadar baş başa olunan başka çok az yer vardır.

7. Mitoloji ve Masalların Hâlâ Yaşayan Dokusu
İzlanda halkının yarısı, elflerin ya da “gizli halk” denilen varlıkların dünyamızı bizlerlepaylaştığına inanır. Yol kenarındaki kaya formları, bazen bir elf yerleşim yeri sayılır ve dokunulmaz. Bu yaşayan mitolojik doku, ülkenin manzarası kadar hayal gücünü de büyüler.Bizler de ikinci üçüncü günden sonra o izleri anlamlandırmaya çalışırız. Bir parçaİzlandalılaşırız.

Dolayısıyla,

İzlanda, sadece bir gezi noktası değil, duyuların yeniden ayarlandığı bir alan gibidir. Her şeyin“bi tık” daha fazlasını sunmaz; aksine az olanın ne kadar çarpıcı olabileceğini gösterir. Doğayla, sessizlikle ve kendinle yeniden tanışmak isteyen herkes için bir davettir İzlanda.