


“Belgrad Ormanı, Su Yolları ve Bentler…”
Günümüzde İstanbul’un Avrupa yakasının kuzeyinde Karadeniz ve Boğaziçi kıyılarına komşu olan, 19. yüzyılın sonlarına kadar yaklaşık 13000 hektar alan kapladığı bilinen ama günümüzde küçüle küçüle yaklaşık 5500 hektara kadar düşmüş olan Belgrad Ormanı, tıpkı içerisindeki yüzbinlerce ağacın derin kökleri gibi geçmişten günümüze kök salmış bilge bir anıttır adeta. Bugün gözlerimiz bu ormana baktığında, ağırlıklı olarak içerisinde piknik ve gezinti yapılan, 7 adet bend ve bir takım su kemerlerini barındıran, özellikle bahar ve yaz aylarında şehrin sıcağından bunaldığımızda sığındığımız bir yeşillik görüyor olabilir. Oysa bu orman, tüm bunların çok ötesinde, binlerce yıldır ulu meşelerin, kestanelerin, kayınların kuytu gölgelerinde biriktirdiği; bendlerin ve su kemerlerinin taşlarına işlenmiş insan-doğa ilişkisi hikâyeleriyle doludur. Bizans, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihine dayanan bu hikâyelerin ortak noktası ise, artık iyiden iyiye unutulmaya yüz tutmuş olan “doğaya saygı ve sevgi” ile “zarafet”tir. Dolayısıyla Belgrad Ormanı'nı sıradan bir orman olarak değil, atalarımızdan bizlere kalan ve bizlerin de bu geleneği sürdürerek çocuklarımıza devretmemiz gereken bir "doğa ve kültür mirası" olarak görmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Gelin bu mirası birlikte tanıyalım! Tanıyalım ki sahip çıkalım...
Öğle yemeği kumanya olarak sunulacaktır.